Variante'yi bir gece kapalı olduğu bir saatte gördüm, logosu falan hoşuma gitti. Derken haftasonu gitmeye çalışma gafletinde bulunduk, rezervasyon gerekmekteymiş.* Hafta içi olunca boştu, sonra iki masa doldu ve tosun bir kedi geldi.
Mekan tabelasından başlayarak oldukça hoş. Servis kasecikleri neşeli çiçekli şeyler. Hatta porselen kaşıklar geliyor, onlar bile desenli. Yani ortamı beğendik. Tek sıkıntı, dükkanın caddenin sabah güneşi alan tarafında olması. Epey bunaldık otururken, esmiyordu zira.
Yemelere gelince, biz iki kişilik kahvaltı istedik, 55 TL. Gayet doyurucu, fiyat - lezzet - porsiyon dengeli. Kahvaltı şunlardan mürekkep: 5-6 çeşit peynir (hepsi lezzetli ancak olağanüstü değil) , yeşil-siyah zeytin, salata (evet söğüş değil adeta bir salata), salam (biz geri gönderdik), pişi, sigara böreği, domates ezmesi gibi bir şey, istediğiniz şekilde yumurta (biz omlet gibi istedik, gayet iyi pişmiş olması ziyadesiyle memnun etti), fındık kreması, tereyağ, vişne? reçeli (kavanozunu açmadık, emin değilim), kayısı reçeli, oldukça lezzetli esmer ekmek, lezzetli bir çay (ağır demir uzakdoğu işi demlikte geliyor; buna bayıldık, meğer ikimiz de almak isteyip alamamışız bunlardan).
Yediğimiz her şey gayet lezzetliydi, şunun da tadı olmamış diyebileceğim hiçbir şey yok. Ezme belki, hafif salçalı olsa tadı daha yoğun olurdu. Birden fazla çeşit ekmek olmasını da gözlerimiz aradı, bilhassa N.'nin. Daha sonra instagram hesaplarında bademli, cevizli, kakaolu ekmek gördüm, "Bundan bize niye verilmedi!!?!?!" yorumu ile N.'ye gönderdim. Ayrıca şahsi oburluk sırrım gereği kaymak olsa fındık kremasıyla yerdim, negzel. (Ama bu çok şahsi bir tercih. Olmasa da olur bir şey.)
Mekanın sürprizi tostos kedi oldu. Adı Osman galiba, masalardan salam istiyordu. Biz salamları geri gönderdiğimizden ancak peynir ikram edebildik, yüzüne bakmadı.
Güneşin yakmasından ve yandaki çiftin bize çok yakın oturmasından dolayı kahve içmek için kalmadık. Ama başka bir zaman tatlı ve kahvelerini denemek güzel olur. Gölge düşen bir akşamüstü mesela.
Kahve içmeye caddenin alt tarafında kalan Mazi Antika Cafe'ye gittik. Koyu gölge püfür püfür esiyordu. Ben içtiğim cortado'dan memnun kaldım. Uzaktan feci kalantor bir mekan gibi görünüyor ahşap dekoru ve mermer masalarıyla ama öyle değilmiş. Menüde herhangi bir kafede bulabileceğiniz sıkıcı sayılabilecek şeyler var. Fiyatlar makul. (2 su ve 2 kahve 22 lira) İçeride antika şeyler var adından anlaşılacağı üzere. Biraz random geldi bana aslında; kalede, hamamönünde eskicilerden bulunmuş şeylerle dekore edilmiş mekanların biraz daha şekillisi gibi. Yeşilçam yıldızlarının resimlerinin basılı olduğu defter, bez çanta vs. satıyorlar. Kim neden Cüneyt Arkın resmini kolunda gezdirmek ister merak ediyorum.
*Rezervasyon konusunda doluyum, birkaç satır şikayet edeceğim: Rezervasyon huyu İstanbullu artizanların şehrimize bulaştırdığı bir hastalık. Biz eskiden rezervasyon bilmezdik, belki de gittiğimiz mekanlar daha dandikti, bilmiyorum. Ama adım attığım her yerde rezervasyonunuz var mı sorusuyla karşılaşmaktan yıldım. Salaş Meyhane'de daha bu PAZAR günü rezervasyonumuz olmadığı için yer bulamadık. Daha önce de bir Perşembe günü yer bulamayıp Keremeyle'ye gitmiştik, A.'nın tanıdıkları olduğu için bizi sıkıştırdılar bir yere. Yine Varuna Gezgin'de falan da rezervasyon yoksa tuvalete bakmayan üç-dört kişilik bir masa bulmak mucize. Pazar akşamı meyhanede rezervasyon gereken bir dünyada Salı sabahı kahvaltıcıda hala rezervasyon gerekmiyormuş çok şükür.
Mekan tabelasından başlayarak oldukça hoş. Servis kasecikleri neşeli çiçekli şeyler. Hatta porselen kaşıklar geliyor, onlar bile desenli. Yani ortamı beğendik. Tek sıkıntı, dükkanın caddenin sabah güneşi alan tarafında olması. Epey bunaldık otururken, esmiyordu zira.
Yemelere gelince, biz iki kişilik kahvaltı istedik, 55 TL. Gayet doyurucu, fiyat - lezzet - porsiyon dengeli. Kahvaltı şunlardan mürekkep: 5-6 çeşit peynir (hepsi lezzetli ancak olağanüstü değil) , yeşil-siyah zeytin, salata (evet söğüş değil adeta bir salata), salam (biz geri gönderdik), pişi, sigara böreği, domates ezmesi gibi bir şey, istediğiniz şekilde yumurta (biz omlet gibi istedik, gayet iyi pişmiş olması ziyadesiyle memnun etti), fındık kreması, tereyağ, vişne? reçeli (kavanozunu açmadık, emin değilim), kayısı reçeli, oldukça lezzetli esmer ekmek, lezzetli bir çay (ağır demir uzakdoğu işi demlikte geliyor; buna bayıldık, meğer ikimiz de almak isteyip alamamışız bunlardan).
Yediğimiz her şey gayet lezzetliydi, şunun da tadı olmamış diyebileceğim hiçbir şey yok. Ezme belki, hafif salçalı olsa tadı daha yoğun olurdu. Birden fazla çeşit ekmek olmasını da gözlerimiz aradı, bilhassa N.'nin. Daha sonra instagram hesaplarında bademli, cevizli, kakaolu ekmek gördüm, "Bundan bize niye verilmedi!!?!?!" yorumu ile N.'ye gönderdim. Ayrıca şahsi oburluk sırrım gereği kaymak olsa fındık kremasıyla yerdim, negzel. (Ama bu çok şahsi bir tercih. Olmasa da olur bir şey.)Mekanın sürprizi tostos kedi oldu. Adı Osman galiba, masalardan salam istiyordu. Biz salamları geri gönderdiğimizden ancak peynir ikram edebildik, yüzüne bakmadı.
Güneşin yakmasından ve yandaki çiftin bize çok yakın oturmasından dolayı kahve içmek için kalmadık. Ama başka bir zaman tatlı ve kahvelerini denemek güzel olur. Gölge düşen bir akşamüstü mesela.
Kahve içmeye caddenin alt tarafında kalan Mazi Antika Cafe'ye gittik. Koyu gölge püfür püfür esiyordu. Ben içtiğim cortado'dan memnun kaldım. Uzaktan feci kalantor bir mekan gibi görünüyor ahşap dekoru ve mermer masalarıyla ama öyle değilmiş. Menüde herhangi bir kafede bulabileceğiniz sıkıcı sayılabilecek şeyler var. Fiyatlar makul. (2 su ve 2 kahve 22 lira) İçeride antika şeyler var adından anlaşılacağı üzere. Biraz random geldi bana aslında; kalede, hamamönünde eskicilerden bulunmuş şeylerle dekore edilmiş mekanların biraz daha şekillisi gibi. Yeşilçam yıldızlarının resimlerinin basılı olduğu defter, bez çanta vs. satıyorlar. Kim neden Cüneyt Arkın resmini kolunda gezdirmek ister merak ediyorum.
*Rezervasyon konusunda doluyum, birkaç satır şikayet edeceğim: Rezervasyon huyu İstanbullu artizanların şehrimize bulaştırdığı bir hastalık. Biz eskiden rezervasyon bilmezdik, belki de gittiğimiz mekanlar daha dandikti, bilmiyorum. Ama adım attığım her yerde rezervasyonunuz var mı sorusuyla karşılaşmaktan yıldım. Salaş Meyhane'de daha bu PAZAR günü rezervasyonumuz olmadığı için yer bulamadık. Daha önce de bir Perşembe günü yer bulamayıp Keremeyle'ye gitmiştik, A.'nın tanıdıkları olduğu için bizi sıkıştırdılar bir yere. Yine Varuna Gezgin'de falan da rezervasyon yoksa tuvalete bakmayan üç-dört kişilik bir masa bulmak mucize. Pazar akşamı meyhanede rezervasyon gereken bir dünyada Salı sabahı kahvaltıcıda hala rezervasyon gerekmiyormuş çok şükür.


Yorumlar
Yorum Gönder