Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

OUR LITTLE SECRETS III

Can 35 yaşında, dört yıldır İstanbul’da çalışan bir Ankaralı. İstanbul’dan vapurdaki gün batımı manzarasına gıcık olacak kadar nefret ediyor. Martılara simit atmıyor; zaten İstanbul simidi alıp ne yapsın? “Berhudar” ve Can’ın küçük komik dörti sırları için buraya buyurunuz.   "Berhudar" 1. Yakın bir zamanda neden utandın?   Pek yakın bir zamanda değil ama, yakın bir arkadaşımla Karum’da bir dükkân arıyorduk (lisede değildik yanlış anlaşılmasın) ben “Şurdaydı galiba yeaaa” diye elimle o tarafı göstermeye çalışırken yanımızdan geçen bir kadının yüzüne ve hatta galiba doğrudan burnuna çarptı elim. Ben “eiiii çık izir dilirim” diye kekelerken kadın bir da yabancı çıktı, “For god’s sake be careful” falan dedi, ama nasıl öfkeli. Ben tabi bildiğim bütün İngilizceyi unuttum, “esküzzmiii, diiiplii sorriiiii” bir şeyler saçmaladım. Üfff hatırlayınca bile kötü oldum şimdi. 2. Bir güzellik sırrını paylaşır mısın?  Genlerim en büyük güzellik sırrım. Güzellik sı...

BAHAR DALLARI PHOTOSHOOT'U VE SONRASINDAKİ ÇILGIN AFTER PARTY ( SPOILER: GÖZLEMECİYE GİTTİLER.)

Hello hello! Blogun Instagram hesabında Cuma günü yayımladığım fotoğrafların (bkz. biraz aşağısı) aşırı heyecanlı çekim öyküsünü anlatıyorum.  Olaylar Ankara Üniversitesi Tandoğan Kampüsü'nde geçiyor. B. ile kampüsteki bahar dallarını görünce fotoğraflamadan duramadık. Daha doğrusu ben blog'a koymak için fotoğraf çekmek istedim; ancak aşırı beceriksizim bu konuda o nedenle B.'den rica ettim fotoğrafları çekmesini. Kendisi fotoğrafları telefon ile çekti; teknik imkansızlıkları bir kez daha vurgulamak isterim. Ancak eminim  gözü biraz gören herkes, benim çektiğim fotoğraflardan bayağı daha iyi olduğunu fark edecektir. B.'ye bir kez daha teşekkür edeyim bu vesileyle; bıkmadan usanmadan beğendiğim tüm ağaçları çekti. Instagram hesabına kaydırmalı fotoğraf koymanın da coşkusunu yaşadım bu sayede. Bu arada varsa şekliniz (Instagram hesabınız) takibe bekleriz. Fotoğraf çekimi elbette acıktırdı bizi; çünkü kolları falan kaldırmak gerekiyor. Ben de B.'ye arkasından sırt ça...

Our Little Secrets II

by N. NurÜş 32 yaşında bir mimar. Bu aralar Ankara'yı pek sevmiyor ve çantasındaki en ilginç şey "yatıştıran ilaçları". Fotoğrafı bunu temsilen çekmiş ve işte küçük sırları: 1. Yakın bir zamanda neden utandın? Daha bu akşam kalabalık bir restoranda sandalyesine sürtünerek geçmek zorunda kaldığım kızın önce montunu ve atkısını iğrenç durumdaki yere düşürdüm sonra onları kaldırayım ve iyilik olsun diye de hafif silkeleyim derken o düşen atkıyı kızın yemeğinin içine soktum. Kızın bakışını unutamayacağım.  2. Bir güzellik sırrını paylaşır mısın? Çok fazla bir güzellik sırrım yok ama saçlarım ince telli bir de kıvırcıkımsı o yüzden kırılmasınlar diye yağlı serumlar kullanıyorum. Saçlarımı iyi yapıyor, seviyorum. 3. Yakınlarda okuyup okuduğuna pişman olduğun bir kitaptan bahseder misin? Umberto Eco’nun Gülün Adı, her elime aldığımda neden ben bu kitabı okuyorum diye düşündüm ve az kalmasına rağmen sonunu getiremedim.  4. Bir oburluk sırrını paylaşır mısın...

SABIR SAHİPLERİNE ALIŞVERİŞ TAVSİYESİ: NABU

by Ç. Son iki gündür iki farklı Nabu'dan alışveriş yaptım. Sonra da kendime dedim ki: What a wonderful world! Hayır, öyle demedim elbette. Burayı neden tanıtmıyorum ki dedim kendi kendime. Tişörtler yukarıdan aşağı 30 TL - 30 TL - 12,5 TL, etek 40 TL Nabu aslında bir tür export'çu; ancak sadece export'çu olarak tanımlamak haksızlık olur. Bir kere getirdikleri kıyafetler bence ihraç fazlası mallardan rastgele alınıp koyulmuş değil, seçerek aldıklarını düşünüyorum. Dükkanların vitrininden bile belli zevkli oldukları. Çok çeşitli markaların ürünlerini bulabiliyorsunuz; aldığınız şeylerin üzerinde yazan marka ve fiyatlarını bir google'layın derim. Normalde kendi mağazasında görsem beğensem bile hayatta o kadar para ver(e)meyeceğim şeyleri almak hoşuma gidiyor, ne yalan söyleyeyim. Türkiye'de normalde mağazası ve dolayısıyla satışı olmayan pek çok marka da bulabiliyorsunuz. Bunları markalarını önemsediğimden demiyorum; ekonomik ve/veya coğrafi koşullar nedeniyl...

Our Little Secrets I

by N. Yepyeni bir yazı dizisi başlatıyoruz: * Our Little Secrets* !  7 soruda tüm kirli çamaşırlarımızı ortaya saçıyoruz; çünkü canımız sıkılıyor ve buna ihtiyacımız var (!) İlk konuğumuz sevgili blogdaşım Ç. !  1. Yakın bir zamanda neden utandın ? Aslında sık sık utanırım, bugün mesela oturduğum kafede camın öteki tarafında oturan kadının üzümlü sigarasına hayretle bakarken yakalandım galiba. Daha juicy bir şey istersen, lisanstayken çok sıkışmıştım derste, aynı zamanda hastaydım burnum falan tıkalı sesimi de kontrol edemiyorum, hoca dersin sonunda bugün okulda bi aktivite var mı diye sordu. Yanımdaki arkadaşıma altıma işeyeceğim o olacak aktivite derken sesim biraz yüksek çıkmış, etraftaki insanlar bayağı eğlenmişti. 2. Bir güzellik sırrını paylaşır mısın? Birden çok paylaşacağım; çünkü takipçilerimiz buna değer. Yüzümü asla el havlumla kurulamam, her zaman kağıt havlu kullanırım. Gece eve kaçta gelirsem geleyim yatmadan önce mutlaka yüzümü temizlerim. Bi...

FIRINELLİ BİSTRO'DA KAHVALTI

Bugün Ç. İle geleneksel kahvaltımızı MadNut'ta yapalım dedik, ancak websitelerini güncellemedileri için hafta içi kahvaltılarının olmadığını öğrenip başka bir yer arayışına koyulduk. Refik Belendir'den aşağıya yürümeye başladık, Güvenlik Caddesi'nde önünden geçtiğimiz fırınlar ve kokuları nefsimizi sınayıp durdu ve en son dayanamadık sırf isminde "fırın" kelimesi geçiyor diye Fırınelli Bistro'ya girdik. Oburluk cidden başa bela, önce iki kişilik kahvaltı söyledik (45 tl) ama gözümüz o peynirleri uzayan börekte kaldığı için ayrıca bir porsiyon da ondan söyledik (10 tl). Bir kere börek masanın  highlight' ıydı.  Geriye kalan onlarca yiyecek ve mekan hakkındaki fikirlerimiz ise şu şekilde: Takdir ettiklerimiz : Çeşitlilik. Gözümüz doydu masaya gelen bir sürü tabakla.  Ürünler genel olarak taze ve yöresel idi.  Çay taptazeydi. Garson kadınlar çok güleryüzlüydü :) Siyah klozetleri de güzeldi valla :)))) Takdir etmediklerimiz: Ekmekleri p...

Mekanlar ve Yüzler

foto kaynak Geçen hafta vizyona giren harika bir belgeselden söz etmek istiyorum: Mekanlar ve Yüzler. Vizyondan kalkmadan koşun derim. Filmin fragmanını gördüğümde yüzümde bir gülümseme oluşmuştu ve kesin gitmeliyim demiştim. Bu aralar bir sürü yeni film izledim ve en çok sevdiğim bu oldu. Belgesel fotoğrafçı JR ve sinemacı fotoğrafçı Agnes Varda'nın dev bir Polaroid makineyle (bir kamyonun bir tarafında fotoğraf kabini var, diğer yansan siyah beyaz çıktısını veriyor) Fransa'nın köylerini gezip insanları fotoğraflamalarını ve bu fotoğrafları binalara asmalarını gösteriyor. Binalara, fabrikalara kimlik veriyorlar adeta. Ayrıca fotoğrafların önemli bir kısmının konularının çalışan insanlar olması, çalışmanın da insanların kimliğinin ne kadar büyük bir parçasını oluşturduğunu da düşündüm filmi izlerken. Çiftçileri, maden, fabrika ve dok işçilerini fotoğraflamışlar. Aslında bir ölçüde bir işçi fotoğrafları filmi olduğu bile düşünülebilir. *Keçilerinin boynuzlarına dokunmayan ...

URUMÇİ UYGUR RESTAURANT

 Urumçi Uygur Restoranı denedik. Dostlar, midenizde salça ve sarımsağa yer açın ! Uzak doğu mutfağındaki eksik salçayı bulmuş koymuşlar ! Yediklerimiz: 1- Acılı patates (resmi yok) 2- Patlıcan ve fasulye kavurması 3- Nefis sebzeli et 4- Buharda pişmiş ekmek Sofraya oturur oturmaz da bir termos çay getiriyorlar. Bildiğiniz düz çay. Hani yeşil çay filan olsa daha iyi olurdu... Öncelikle, genel olarak memnun kaldığımızı belirtmeliyiz. Porsiyonlar büyük ve doyurucu. 4 kişi bunlarla fazlasıyla doyduk. Lezzete gelince, sebzeler güzel ve tatları aynıydı (salça ve sarımsak onları birleştirmişti), Asya usulü diriydi, hoşumuza gitti. Ekmek, hayatınızda görebileceğiniz en beyaz ekmek olabilir. Ayrıca tuzsuz idi. Yemeğin tadını dengeledi. Etli sebze yemeğinin içinde değişik bir mantar vardı, çiğne çiğne bitmez. Toplamda 76 TL ödedik. Bir daha gider miyiz? Evet ! Not: Çıkışta bi' büfeden naneli sakızınızı şekerinizi alın deriz. Ç.&N.

Kırmızı Ruj Sorunsalı

by N. Çok möhim bir mevzuu. Bir kırmızı ruj ki sizi palyaço da yapabilir, Marilyn Monroe da...  O sebeple bu konuda ne kadar bilgilenirsek o kadar iyi (!) dedik ve naçizane deneyimlerimizi paylaşmak istedik.   Öncelikle favorimi en baştan belirteyim: Sol fotoğrafta gördüğünüz  1+1 Hydro Glossy Lipstick 04 Peach Red . Beyaz tişört-kot pantolon kombinini sizi üzmeden tamamlatacak bir ürün. Hem oraya buraya bulaşmıyor, hem dudağı kurutmuyor hem de tazelemediğiniz zaman dudak kenarına doğru silik kötü bir görüntü bırakmıyor. Ben bu Japon menşei markayı çok sevdim, gittim aynı rujun  Cosy Pink ’ini de aldım (uçuk bir nar çiçeği), ancak belirtmeliyim ki o renkten bu kadar memnun kalmadım. Bu markayı  Miniso mağazalarından bulabilirsiniz. Üçüncü fotoda sağda ön tarafta duran  Clinique 03 Ruby Pop sizi 1950’ler kadını yapacak bir renk. Biraz iddialı gibi duruyor, özgüveninizin düşük olduğu günlerde sürebilirsiniz. Üstelik min...

CUMA GİBİ BİR ÇARŞAMBA GECESİ: Part II - Can Gox

Sayın Gox ile ilgisi yok. Konser çıkışı Tunus Caddesi'nde bir duvarda gördüğümüz Kim Jong Un resmi. Konserde resim çekmek aklıma gelmediği için bunu seçtim.  P azar akşamı gibi geçen Cuma ve Cumartesi akşamlarından sonra gerçek bir Pazar akşamı Cuma gibi geçen Çarşamba’nın ikinci kısmını yazmaya oturdum sonunda. Arkadaşım A., Can Gox konserine gitmek istediğini söyleyene kadar kendisinin var olduğu haricinde hiçbir fikrim yoktu hakkında. Ama bir denemeye karar verdim. Konsere birkaç gün kala ev ödevimi yerine getirip dinlemeye başladığımda sevdim. Çarşamba günü Part I’de anlattığım yemekten apar topar çıkıp 6.45’e geldik. Ama gereğinden yarım saat kadar erken gelmişiz, beklerken çalan müzikler de gerçekten kötüydü; Türkçe pop/rock şarkıların dans versiyonları gibi şeyler. Tuvaletlerde ise Queen, AC/DC falan çalıyordu, güzel müziğin çaldığı yer tuvalet olmasa orada beklemek kulaklarım için daha cazipti. 6.45’e daha önce gitmiştim ama çok kalabalık bir zamandı, içeriyi hi...

CUMA GİBİ BİR ÇARŞAMBA GECESİ: PART I - CERMODERN'DE RUM YEMEKLERİ

Arkadaşım A. geçenlerde Can Gox konserine gitmek istediğini söyledi. Ben de müziği hakkında hiçbir fikrim olmadığı halde olur dedim. Arkadaşım E.'nin bir katakulliye getirerek geçen sene bizleri Hey Douglas! konserine götürmesinden beri daha açık fikirliyim bilmediğim müzisyenler karşısında, hayatımın en eğlenceli gecelerinden biriydi. Neyse Can Gox konserinin olduğu gün Cermodern'de bir de Rum yemekleri etkinliğinin olduğunu görüp ona da gitmeye karar verdik. Yemeklerle başlıyorum.   Menü şöyleydi: - Kişnişli Patlıcan Çorbası - Rum Usulü Kaşıkta Fasülye Pilaki - Rum Usulü Kaşıkta Mücver - Rum Usulü Kaşıkta Kuru Bezelye Favası - Rum Usulü Kaşıkta Girit Lokumu - Greek Salata - Ana Yemek:  Rum Usülü Ayvalı Et Yemeği veya  Ahtapot Bayıldı - Sütlü Balkabağı Tatlısı Patlıcan çorbasına bayıldım benim alıştığım çorbalara göre biraz fazla koyu kıvamlı bulsam da çok lezzetliydi. Zannediyorum köz patlıcanla yapılmıştı. Başlangıçlarda aslında öyle...